Hrant Dink'in ölümü
Migren ağrılarım dolayısıyla üniversiteden eve henüz gelmiştim ki telefonum çaldı. Arayan Bahçeşehir Üniversitesi'nden öğrencim Aslan Çetin'di: "Hocam, Hrant Dink öldürüldü." Şoke oldum o an.
Derin bir üzüntü gelip bağdaş kurdu yüreğimin ta orta yerine. Can havliyle hemen CNN Türk'ü açtığımda bir de ne göreyim! Yerde kanlar içinde yüz üstü yatan dağ gibi beden... Üzerine gazeteler serilmiş... Sessizce geçen alt yazıya ilişen gözlerim donakalıyor: "Hrant Dink uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü." Aman Allah'ım! Gözyaşlarım nasıl da hüzünle akmaya başladı o an anlatamam.
"ŞİMDİ KANLARI DAHA MI TEMİZ OLDU?"
Bir evladın babasının cansız bedenini seyretmesi ne büyük bir dramdır. Hrant'ın gencecik kızı Sera nasıl da ağlıyor Agos'un balkonundan çıplak kaldırımda yatan babasının cansız bedenine bakarken. O hüzünlü bakışın resmi olabilir, ama tarifi olamaz. Resme bakarken Sera'nın gözyaşlarına karışıyor gözyaşlarım. Ve gözlerim sinir krizi geçirdiği o anda söylediği şu anlamlı sözlere ilişiyor: "Babamı vurdular. Şimdi kanları daha mı temiz oldu?" Hayır sevgili Sera, hayır! Kinle ve intikamla yürekleri kararmış o katil ruhlu bağnazların zaten kirli olan kanları daha bir kirlendi.
Hem unutma sevgili Sera, o delikli ayakkabıların sahibi olan baban ölümsüzler katına taşındı. Giderken size öylesine onurlu bir miras bıraktı ki bu öyle herkese nasip olmaz bilesin. Ateş asıl düştüğü yeri yakar bilirim. Ama bilesiniz ki o ateş hepimizin yüreğine düştü. Öyle olmasaydı tv kameralarına görüntüleri düşen Nuray Mert ve Ayşe Önal gibi ağlamaktan dili lal olan, Ali Bayramoğlu gibi köşelerinde yazmaya bile mecali olmayan o yakın dostlarınız hiç o hale gelebilir miydi? Şu satırları yazarken bile yürekten ağlıyorsam, bilesiniz ki ateş hepimizin yüreğini dağlamaya devam ediyor.
HRANT'IM BEN, ADIM HRANT OLMASA DA!
Adım Hrant olmasa da Hrant'ım ben artık."Hepimiz Hrant'ız! Hepimiz Ermeniyiz" diye haykırmak çok gerekli. Hiç kuşkusuz Hrant'ların alçakça katledildiği bir ülkede hepimizin Hrant olması, insani bir duyarlılığın ifadesidir. Ölüme karşı yaşamı, horgörüye ve kaba kuvvete karşı hoşgörüyü ve demokrasiyi savunmanın bir ifadesidir Başbakan Erdoğan'a katılıyorum. Bu saldırı, Türkiye'ye ve hepimize yapılmış alçakça bir saldırıdır. Farklılıklarımızla beraber bir arada özgürce yaşayabileceğimiz demokratik bir Türkiye'ye yöneltilmiş menfur bir saldırıdır.
TETİK ÇEKTİRENLER BULUNMADIKÇA
Tetikçi yakalandı. Henüz hukuken reşit olmadığı söylenen bir genç! Arkasındaki güçler ortaya çıkartılmadıkça o gencin adının veya doğduğu yerin ne önemi var söyler misiniz? Göreceksiniz Hrant olayında da tetikçi "milli duygularının aşağılandığı" nı iddia ederek infiale kapıldığını söyleyecektir. Bunun bireysel bir tepki olduğunu özellikle belirtecektir. Yaşı henüz reşit değil, ama yaptığı işte fazlasıyla mahir! Sizce de düşündürücü değil mi? Tetikçiye ulaşmak elbette büyük bir başarıdır.
Kutlarım. Başbakan başından itibaren bu konuyla doğrudan ilgilendi. Dilerim arkasındaki güçlere ulaşılıncaya kadar da ilgilenmeye devam eder. Çünkü Türkiye'nin içini karıştırmaya ve dışarıda da itibarını düşürmeye dönük bu tür siyasal cinayetler, AK Parti'ye yöneltilmiş bir tehdidi de içeriyor. Hrant'a sıkılan kurşunların demokrasiye sıkıldığını söyleyen Başbakan bu tehlikeli sürece müdahale etmelidir. Aksi takdirde iş işten geçebilir.
HRANT'IN ÖLÜMÜNE DAVETİYE ÇIKARANLAR
Hrant'ı "Ermeni piçi" diye aşağılayıp "vatan haini" diye suçlayanlar Hrant'ın ölümüne davetiye çıkarttılar. "Ya sev ya terk et!" naraları eşliğinde tehditler savuranlara inat. Hrant o çok sevdiği vatanını terk etmedi canı pahasına. Başkalarının imhası/itlafı üzerine kurulu ilkel bir milliyetçilik/vatanseverlik anlayışı ne kötüdür! Onlar Hrant'ları "vatan bahçesi" nde mutlaka temizlenmesi gereken bir "zehirli ot" gibi görüyorlar.
Sanki bu vatan, yalnızca kendilerinin! Oysa kendilerinin yarattığı bu zehirli iklim, Türkiye'yi felaketin eşiğine doğru sürüklüyor. Hrant'ların olmadığı bir Türkiye'nin eksik bir Türkiye olduğunu anlamamalarına bilmem ki ne demeli? Bu ülkede kim ki asılsız gerekçelerle ve tek yanlı yaklaşımlarla "Türklüğe hakaret" veya "vatan haini" söyleminin arkasına sığınıp saldırgan bir milliyetçi dalga yaratıyorsa, işte asıl onlardır bu tür cinayetlere davetiye çıkartanlar! Bilinmelidir ki bu ülkenin birliğine, dirliğine, demokrasisine, toplumsal barışına kurşun sıkanların sıfatı ne milliyetçi/ vatansever olabilir, ne de dindar.
HRANT, TÜRKİYE'DİR
Sartre ne kadar Fransa idiyse Hrant da o kadar Türkiye'dir. Hrant bir vatanseverdi, bir Türkiye sevdalısıydı. Hrant'ı "vatan haini" diye suçlayanlar ve ona ölümü reva görenler bilmelidirler ki, bu vatan topraklarında onlardan önce Hrant'lar yaşıyordu. Onlar başka bir ülkeden gelerek burayı yurt edinmediler. Evet, Hrant onlardan daha önce ve daha fazla Türkiye'dir. Hrant, iddia edilenin aksine hiçbir yazısında ve konuşmasında Türklüğü aşağılamadı.
Ama Ermeni kimliğini aşağılayan Türk ırkçılığına yüreklice karşı çıktı Türkiyeli bir Ermeni olarak. Bazıları bu eleştirileri "Türklüğe hakaret" biçiminde çarpıtarak sundular. Hrant, Türk kimliğini ve Türkiye'yi aşağılayan Ermeni ırkçılığına da cesaretle karşı çıktı. Bu nedenle Ermeni diasporası tarafından da hiç mi hiç "makbul" görülmedi. Hrant, Ermenilere karşı "ötekileştirilen" Türkleri, Türklere karşı da "ötekileştirilen" Ermenileri savundu hep. "Hem Ermenileri, hem de Türkleri öfkelendiren biriyim" diyordu. "İki tarafa da yaranamıyorum." Yaranamazdı.
Çünkü o başkalarının "sözcüsü" değildi; yalnızca kendi doğrularının takipçisi bir aydındı. O yüzden kendi cemaati içinde de büyük ölçüde yalnızdı. Tıpkı başka Hrant'lar gibi.
İSLAMCI YAZARLARIN GELDİKLERİ YER SEVİNDİRİCİ
Hrant'ın ölümü üzerine içten gözyaşı döktüklerine inandığım kimi İslamcı yazarlar Hrant'ın bu özelliğinden hep övgüyle söz edip durdular. Daha düne kadar cemaatlerine yönelik eleştiri getiren kendi Hrant'larına karşı alabildiğine hoşgörüsüz davranan, hatta onları başkalarından aferin almak adına "siyaseten recme" tabi tutan, "dönek" ve "hain" gibi suçlamalarla gözden düşürüp yalnızlığa itmeye çalışan kimi İslamcı yazarların Hrant'ı överken kullandıkları sözlerden kendi adıma büyük bir memnuniyet duydum. Başkalarının Hrant'larını "makbul", kendi Hrant'larını ise "muzır" addeden bir bakış açısından umarım hepimiz, en başta da bunu dile getirenler olarak bizler kurtuluruz artık.
Hrant için yarın ilk tören saat 11'de Agos gazetesinin önünde yapılacak. Saat 14'te Kumkapı'daki Meryem Ana Kilisesinde yapılacak törenden sonra da naaşı toprağa verilecek. Orda olacağım. Sizi de orda olmaya çağırıyorum.. Hrant'a Tanrı'dan rahmet, acılı yakınlarına da sabır diliyorum.
GÜNÜN SÖZÜ
Ey kardeşim, her kim olursanız olun, ister kilisenizde tapının, ister tapınağınızda diz çökmüş, ister caminizde dua ediyor olun, sizi seviyorum. Siz ve ben, bir inancın çocuklarıyız.
Halil Cibran
No comments:
Post a Comment